Feridun
Yücel BATU
Şehit Düştüğü Tarih: 1 Aralık 2002
Şehit Düştüğü Yer: Kırıklar F Tipi Hapishanesi
(İzmir)
Doğduğu Tarih: 1 Eylül 1969
Doğduğu Yer: Muş
Mezar Yeri: Antalya
Kırıklar
F Tipi Hapishanesi'nde tecrite karşı sürdürdüğü ölüm
orucunda şehit düştü.
Feridun
Yücel Batu, aslen Antalya/Finikelidir. Babasının memur olması nedeniyle
Anadolu'nun çeşitli kentlerinde kaldılar. İlkokulu Muş'ta bitirdikten sonra
Ortaokulu Trabzon ve Finike'de okudu. Çukurova Üniversitesi Mersin Meslek
Yüksek Okulu Turizm Bölümünü 1989'da bitirdikten sonra girdiği Uludağ
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fransızca öğretmenliği Bölümü son sınıfta,
politik faaliyetlerinden dolayı 1994'te atıldı.
Devrimci
Hareketle tanışması, 1990 yılında 6 Kasım YÖK boykotu sırasında oldu. Bursa'da Dev-Genç'le
tanışarak örgütlülüğe adım attı.
1991'de
Bursa'daki gençlik örgütü UL-DER'in Eğitim Fakültesi
temsilcisi oldu, aynı yılın sonunda, gençliğin merkezi örgütlenmesi olan TÖDEF'de, UL-DER'i temsil etti.
1992 sonunda Bursa Dev-Genç ve Liseli Dev-Genç sorumluluğuna atandı. 1993-94
arasında, Bursa Gençlik, Mahalli alan, Memur Hareketi sorumlusu olarak görev aldı.
Demokratik alanda ve yeraltı faaliyetlerinde görev aldığı süre içinde defalarca
gözaltına alındı, mücadelesinden vazgeçmedi.
İlk
tutsaklığını 16 Nisan 1992 tarihinde Bursa Dev-Genç operasyonu sonrası yaşadı.
Bursa E Tipi ve Bayrampaşa hapishanelerinde 5 ay tutuklu kalarak tahliye oldu.
İkinci tutsaklığını ise, 1993 Temmuzunda Gemlik'teki Grup Yorum Konseri sonrası
yaşadı, iki ay tutuklu kaldı. Tüm bu tutsaklıklarını kendini eğitme, geliştirme
noktasında değerlendirdi. 1994 Eylülünde görev beklediği sırada bir ev baskınından
İstanbul'da gözaltına alındı ve Bursa'ya götürülerek tutuklandı. Bursa Özel
Tip, Bayarampaşa ve Ümraniye Hapishanelerinde kaldı.
Hapishanelerdeki direniş süreçlerinin içindeydi.
19
Aralık katliam saldırısında Ümraniye’deydi.
Tüm tutsaklarla birlikte direndi. Ardından Kandıra F tipine sevkedildi.
2001’de tahliye oldu, ancak kısa süre
sonra tekrar
tutuklandı ve Kırıklar F Tipine konuldu.
1988
yılında Yazdığı bir raporda, «Partim, bana her konuda
kararlılığı ifade ediyor. Önderliği yol göstericiliği güven veriyor. Parti-Cephe'yi
en zor koşullarda zafere koşturan bir güç olarak görüyorum. Parti-Cepheyle
zaferi kazanacağımıza olan inancım sonsuz. İnsan için bir bağımlılık gibi bir
şey. İçine girince onun kültürüyle, tarihiyle yeni bir yaşama başlıyorsunuz ve
geleceğinizi bu ailenin dışında görmek imkansızlaşıyor.
Parti-Cepheli olmaktan gurur duyuyorum. Bu sanki,
yalnız ülkemiz içinde değil, dünyadaki milyarlarca insan arasında çok ayrıcalıklı
olmak gibi bir şey. Onun dışında kalmak ise milyarlarca insandan biri olmak
demek.» diyordu.
Son
durumuna ilişkin, şehit düşmesinin ardından Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi
tarafından yayınlanan 2 Aralık 2002 tarihli 285 No'lu
açıklamada şu ifadelere yer verildi:
«Aralık
2001 tarihi itibarıyla Feridun Yücel Batu’nun örgütümüzle ilişkisi
kesilmiştir. Ancak o bu durumuna rağmen, bulunduğu Kırıklar F Tipinde tecrite karşı ölüm orucuna başlamış ve şehit düşmüştür.
Feridun Yücel Batu, kendisiyle
ilişkimizi kesmemize neden olan bazı olumsuzluklarına karşın, zulüm karşısında
dik durarak, tecrit altında yaşamaktansa hücre hücre
erimeyi göze alarak, direnişin şehitlerinden biri olmuştur.»
***
İŞKENCE YAPANLAR "DIŞTAN İZ
BIRAKMAZ, ESAS
ACISINI SONRADAN ÇEKECEKSİN" DİYEREK,
İŞKENCECİLİKLERİYLE ÖVÜNÜYORLARDI
(Feridun Yücel
Batu'nun 2000 yılında, Ümraniye Hapishanesi'nde tutsakken, gözaltında yaşadığı
işkencelere ilişkin yazdığı bir anlatım.)
Memleketim Antalya'dan üniversite öğrenimi için 1989
yılında Bursa'ya geldim. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi'ni kazanmıştım.
Kayıt yaptırdıktan sonra okula başladım. Öğrencilik yıllarımda "Demokratik
Üniversite" mücadelesi içerisinde yer aldım. Üniversitemizin demokratik
öğrenci derneği olan UL-DER (Uludağ Üniversitesi Öğrenci Derneği) yönetiminde
bulundum.
UL-DER yöneticisi olduğum için polis ve jandarma
tarafından çeşitli tarihlerde tam 12 kez gözaltına alındım. İşkence gördüm,
tehdit edildim.
Siyasi polisin takibini ve baskılarını yaşadım.
Nitekim beni tutuklatma çabaları içinde oldular.
Son olarak İstanbul'da arkadaşlarımın evinden
gözaltına alınıp işkence gördüm.
30 Eylül 1994 akşamı İstanbul Çapa'da bir evde
arkadaşlarımla oturmuş çay içiyorduk. Aniden evin ön kapısının kırıldığını,
arka taraftan da evin içine polislerin doluştuğunu gördüm. Ellerinde MP5 ve
adını bilmediğim kimi silahlar vardı. Bizi tekmeleyerek yere yatırdılar. Yerde
hem bileğimizi burkarak, hem tekmeler atarak, hem de "öldüreceğiz" diye
tehditler yağdırarak işkenceye başladılar. Bir yandan da evin her tarafını
darmadağın ediyorlardı.
Evde işlerini bitirdikten sonra hepimizi ayrı ayrı arabalarla Gayrettepe'deki siyasi şubeye götürdüler.
Hemen gözümü bağlayıp bir odaya soktular. Orada bir kaç polis vücudumun çeşitli
yerlerine vurmaya başladılar. Bir tanesi de sürekli sorular soruyordu. Bir ara
beni yerden kaldırdılar. Sürekli soru soran kişi gözbandını
açtı ve benimle ilgili her şeyi bildiklerini, az evvel sırf eğlence olsun diye
saldırdıklarını, yarın gündüz veya akşam Bursa polisinin gelip beni alacağını
söyledi. O anda bir gerekçe uydurup yine vurmaya başladılar. Bu kısa sürdü ve
tekrar gözbandını takıp hücrelere indirdiler. İniş
esnasında sürekli başımı, ayaklarımı duvara, kapılara vuruyor, merdiven
boşluklarında yanlış yönlendirerek yere düşürüyorlardı. Hücre kapısından
içeriye girene kadar saldırı sürdü.
Ertesi gün akşama doğru bir minibüsle gelen Bursa
polisi beni teslim aldı. İlk anda, "bak yine karşılaştık, bu sefer elimizden
kurtulamayacaksın" vb. şeyler söylüyorlardı. Minibüsü bindirip, arka
koltuğa ittiler. Arabanın hareket etmesiyle birlikte hem vuruyor, hem de sorular
soruyorlardı. Cevap vermeyince elimdeki kelepçeyi arabanın arka koltuğunun
zemine takılı olan demire takarak, beni yüzüstü arabanın zeminine yatırdılar.
Aynı soruları tekrarlıyor ve bacaklarıma, belime tekme atıyorlardı. Minibüs
feribota gelinceye kadar bu işlem sürdü. Feribotta etrafta çok sayıda taşıt ve
insan olduğu için dokunmadılar. Feribot sonrası Yalova'dan Bursa'ya gelinceye
kadar geçen bir buçuk saatlik yol boyunca yine vurmaya devam ettiler. Sabaha
doğru şubedeydik. Beni 5. kata çıkartıp bin banka kelepçelediler. İki saat
kadar dokunmadılar. Sonra ellerimi çözüp, işkence odasına aldılar. İlk esnada, yumruklarıyla
vurup yere düşürüyorlardı. Ardından kaldırıp tekrar yumrukluyor, tekrar
düşürüyorlardı. Ardından üzerimdeki giysileri zorla çıkartarak elektrik vermeye
başladılar. Bir süre sonra ara verdiler. Ardından banyoya götürüp tazyikli su
sıkmaya başladılar. Sonra da bir camın önünde tutup hava akımında tutup hasta
etmeye çalıştılar. Camın önünden alıp tekrar tazyikli suya tuttular. Sonra
"bu başlangıçtı" deyip, "daha sonra görüşürüz" diyerek
üstümü giymem için elbiselerimi verdiler. Yine banka kelepçelediler. Kısa bir
süre sonra "papaz" geldi. Klasik sorularını sorup çeşitli belgeler
gösteriyor, her şeyi bildiklerini söylüyordu. Daha önceki bir operasyonda ele
geçen ve bir arkadaşa yazdığım mektubu önüme koyuyor, mektuptan bölümler okuyup
"örgüt üyesi" olduğumu aklı sıra kanıtlamaya çalışıyordu. Okurken de
alay ederek, şaklabanlıklar yaparak moralimi bozmaya çalışıyordu.
Sonraki işkenceler askı, buza sarma, elektrik ve
tazyikli suyla kaba dayak biçiminde sürdü. Askıda da elektrik verip yumruk ve sopalarla
vuruyorlardı. 8 gün boyunca hiç hücrelere indirmeyip sürekli banka kelepçeli
bir şekilde tuttular. İşkenceyi bırakıp banka kelepçeledikleri zamanlarda ise
sürekli gelip gidenler başıma, gövdeme vuruyorlardı. Sürekli faşist marşlar
koyuyor, sesi de sonuna kadar açıyorlardı.
İşkencecilerin isimlerini hatırlamıyorum. Bir çoğunu da gözlerim bağlı olduğu için görmedim.
Birbirlerine sürekli "Hacı" diye hitap ediyorlar ve kendi aralarında
küfürlü konuşmalar yapılıyordu. Çeşitli arkadaşlarıma ilişkin hakaret edici
sözlerle beni tahrik etmeye çalışıyorlardı. Tuvalete götürüp getirirken küfür
ve tekmelerle saldırıyorlardı. Açlık grevinde olmama rağmen şeker, tuz
ihtiyacımı karşılamadılar.
Mahkemeye sevk edildiğimde Adli Tıp rapor vermedi.
Bugün sürekli çektiğim bel ağrılarım o günlerde gördüğüm işkencelerden kalmadır.
Yine bir kaç hafta sürse de kollarım, el bileklerim ve omuzlarım sürekli
ağrıdı. Merhemle masaj tedavisi yapıldı. Zaten işkence yapanlar "dıştan iz bırakmaz, esas acısını
sonradan çekeceksin" diyerek, işkencecilikleriyle övünüyorlardı.
Gözaltında kaldığım 8. günün sonrasında tutuklandım
ve halen hapishanede bulunuyorum.
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...
Yoldaşları, yakınları Feridun
Yücel Batu’yu
Anlatıyor: